Elazığ’ın güneydoğusunda Elazığ – Bingöl ve Elazığ – Diyarbakır karayollarının üçgeninde bulunan Perçenç (Akçakiraz ) bir belde olup tarihi oldukça eskiye dayanmaktadır. Perçenç’i Harput’tan ayrı düşünmek mümkün değildir. Malazgirt Savaşı ile Anadolu kapılarının Müslüman Türklere açılmasından kısa bir zaman sonra, 1085 yılında Harput ve civarı kültürel ve ilmi anlamda bir karargah olmuştur. Akçakiraz adıyla bilinen Perçenç de bu tarihlerde fethedilmiş kısa bir zaman sonra da ilmi anlamda Harput ilmi çınarının ana damarlarından biri haline gelmiştir.
Fetihten sonra buranın ahalisinin demografik yapısına dokunulmamış, aynı kilimin farklı desenleri gibi değişik inanç ve etnik grupların iç içe yaşadığı bir belde olarak günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Buradaki medreseler ve müderrislerin yetiştirdikleri alimler arasında ulusal ve uluslararası çapta bilginleri de görmek mümkündür. Bunların isimlerinin başında Harputlu/Harputi sıfatlarının bulunması Perçenç Beldesi’nin Harput’a bağlı olmasından dolayıdır. Fakat el-Perçenci diye isimlendirilenler de vardır. Bu beldeden yetişen alimler dünya çapında tanınan ulema olmasına karşın maalesef fazla tanınmamaktadır.
Perçenç (Akçakiraz )’de yetişen bilginlerin Osmanlı sarayındaki şehzadelerin eğitildiği okullarda bulunması, Osmanlı düşünce dünyasının en doruk noktasında bu beldenin alimlerinin de bulunması Perçenç’teki ilmi alanda gelinen nokta hakkında bizlere ip ucu vermektedir. Memleketin geçirdiği kültürel değişimlerin etkisi sonucu burası da bazı değişimlerden geçmiştir. İşraki felsefesinin kurucusu ve sistemleştiricisi konumunda olan Şehabettin Sühreverdi’nin Harput için Makarr-ı Ulema tabirini kullanması oldukça anlamlıdır. Çünkü Harput hakkında kullanılan bu ifade onu besleyen ana kaynaklar için de geçerlidir. Bu bağlamda Harput Makarr-ı Ulema sıfatını ne kadar hak ediyorsa onun can damarlarından biri olan Perçenç’de Daru’l-Feyz tabirini hak etmektedir. Harput’a bu sıfatları kazandıran şeyhler arasında burada yetişen alimlerin katkısı tarihsel bir gerçektir. Buraya bu sıfatları veren, Harput ulu çınarını besleyen ana damarlar içinde önemli kaynaklardan biri de Akçakiraz Perçenç’ (Akçakiraz) dır.
Bir milletin yok olmaması için kendi tarihinin iyi bilmesi ve koruması gereklidir. Tarihin iyi bilinip korunması ise, onun oluşumunda pay sahibi olan ilim adamları ve düşünürlerin araştırılarak, onların fikirlerinin gün yüzüne çıkartılmasıyla doğru orantılıdır. Bir milletin gelecek dönemlerinde aktif rol oynayacak olan unsurlar arasında, o milletin inançları, gelenekleri ve göreneklerinin yanında yetiştirdiği bilginlerin eser ve fikirlerinin payı büyüktür. Perçençli Hoca İshak Efendi’nin ifadesiyle, “Bir millet ancak ilim adamlarının varlığıyla korunabilir. Onun için hocalara, dinin emir ve yasaklarına verilen değer gibi önem verilmesi gerekir.” Her ilim adamı, çalışmalarında öncelikle kendine, sonra mensup olduğu topluma ve insanlığa karşı sorumludur.
Bu bağlamda kendi beldemiz olan Perçenç’in bünyesinde yetişen ilim adamlarına karşı saygı ve minnet duymamız hem milli hem de insani ve ahlaki bir vazifedir. Geçmişe bakmak ve onu araştırarak ondan dersler çıkarmak, insanlığın ortak bir özelliği olarak kabul edilmektedir. Çünkü tarih denilen geçmiş, bir milletin milli şuur, benlik ve medeniyetinin oluşageldiği zamana bağlı bir süreçtir. Bu süreç, iyi bilinip değerlendirilemezse onun devamı olan gelecekten de emin olmak mümkün olmayabilir. Buradan hareketle diyebiliriz ki; bizim beldemiz olan Perçenç, bu açıdan oldukça parlak bir tarihi geçmişe sahiptir. Bu parlak geçmişin oluşmasında beldemizin bağrından çıkan ilim ve fikir adamlarının düşünce anlamında etkisi oldukça fazla olmuştur.
Perçenç(Akçakiraz) uleması hakkında yapılan veya yapılacak araştırmalar, Harput Düşünce Tarihi’nin geçirdiği devrelere ışık tutacağı gibi, Türk-İslam Düşünce Tarihi’ndeki zincir halkalarının birbirine eklenmesi ile beraber Anadolu Kültür Harmanı’nın Harput ve Perçenç özelindeki tarihi serüvenini de bir nebze olsun gözler önüne serecektir. Yapılan veya yapılacak bu çalışmaların her biri bir Anadolu Alpereni olarak nitelendirdiğimiz Perçençli ulemanın hayatları, hocaları ve varsa eserlerinin muhtevasını anahatlarıyla inceleyen bir akademik araştırma olma özelliğini korumalıdır. Ulemanın hayatlarından kesitler sunduğu için tespit edilen icazetnameler de değerlendirilmelidir. Zira icazetnameler, bir alimin öğrenimi sırasında hangi hocadan tahsil görüp hangi eserleri okuduğunu bildirerek, o alimin etkilendiği ilmi veya fikri ekol hususunda da bizlere ipucu vermektedir. Tarihin incelenmesi kadar unutulan kültür değerlerinin de canlandırılıp tanıtılması ve bununla beraber bu kültür değerlerinin müsebbibi olan ilim adamlarının araştırılarak günümüze dolayısıyla yarınlara aktarılması elzemdir.
Günümüzde 10 binin üzerinde nüfusu ile eski ve yeninin harmanlandığı bir kültürel miras olan beldemiz ticari anlamda da müsait olan bir yapıya sahiptir. İsmini ticaret yollarına da veren ipek böcekçiliği yetiştiriciliği için en müsait yerlerden biri olan beldemiz, ihmal edilmeyerek yapılacak teşviklerle hayvancılık yanında bu alanda canlandırılmalı dolayısıyla hem beldenin hem de bölgenin geleceğine büyük katkılar sunma potansiyeli değerlendirilmelidir.